Annelik; özellikle ilk aylarda, bebeğini yatağında kendi başına bırakıp rahat rahat banyo yapamamak, tuvalette bile acele etmek, yemeğini masada yarım bırakmak ya da ayakta atıştırmak, markete bir ekmek almaya bile gidememek, kendine ait bir zaman diliminin olmaması demektir.
Emzirmek; emmiyorsa sütü sağıp biberonla beslemeye çalışmak, kanayan, acıyan memeler, doğum kanalındaki ağrı ve sızılar, uykusuz geceler, sürekli ağlayan, ne istediğini alışıldık yollarla iletemeyen bir varlığı hayatta tutabilme kaygılarıdır annelik…
Anneliği yaşayan, bedelini ödeyen kadındır.
Ama ne yazık ki anneliğe dair beklenti ve rolleri belirleyen erkek ve erkek egemen toplumsal kültürel yapı ve onun uzantısı medyadır.
Bebeği olan bir kadının anne olduktan sonra “hep mutlu yaşayacağı, her zaman çocuğunu seveceği, sürekli hayatının merkezinde bebeğinin olacağı, kendi mutluluğunun bebeğin mutluluğuna bağlı olduğu, artık sadece ailesi ve çocuğu için yaşayacağı, kendi yaşamından vazgeçmesi gerektiği…” beklenir ve empoze edilir. Anne olmak demek; kadın kimliğinin öldürülmesi, yok edilmesi anlamına gelmektedir. Toplumun, ailelerin, medyanın kadına yüklediği rol ve beklentiler ciddi anlamda sorgulanmayı gerektirir.
Anneliğe yüklenen aşırı beklenti ve roller; doğum sonrasında kadınların ciddi olarak kendilerini baskı altında hissetmesine yol açmaktadır. Toplumun beklenti ve rollerine göre kendini kıyaslayan kadın için var olan yükü taşımak çok zor ve ağırdır. Doğum sonrasında sıklıkla görülen depresyonu tetikleyen koşullardan biri; toplumun kadından beklediği mükemmelleştirilmiş roller ve beklentilerdir.
Doğumun nasıl yapıldığı, kolay ya da zor ve müdahaleli bir doğum olup olmadığı kadının annelik rolünü üstlenmesinde çok önemlidir. Hamilelik dönemi zor ve sancılı geçmişse, doğumun zorluğu ile birleştiğinde yeni duruma ayak uydurmak anne açısından kolay olmayacaktır. Kadının bedenindeki hızlı hormonal değişimler, ağrı ve sancılar, yeni gelen sorumluluk ve beklentiler pek çok kadını başlangıçta zorlar.
Doğum sonrası kadının ruhsal dünyası pek çok karmaşık duygu ve düşüncelerin istilasına uğrar. Doğum yapan kadında; yaşanan yeni duruma yönelik şaşkınlık, sevgi, endişe, korku, şefkat kadar kızgınlık, umut kadar umutsuzluk, hayal kırıklığı, öfke gibi hislerin olması olağandır.
Kadının yaşamını engelleyecek, kısıtlayacak olan bebeğine bazen öfke ve kızgınlık duymasında tuhaflık yoktur. Bazen sevinç ve neşe duyguları bazen de pişmanlık görülebilir. Şefkat, sevecenlik, hoşgörü bir yanda kızgınlık, mutsuzluk, hüzün diğer yanda kadının ruhsal dengesini zorlar.
Özellikle eş ve çevrenin desteği, kadının kendi annesi ve ailesinin kadın kuşağı ile kurmuş olduğu bağlar, kadının var olan çelişkili durumu yönetmesine yardım eder.
2013’ten bu yana; yüzlerce Çift-Aile ve Bireysel Danışmanlık/Terapi görüşmesi gerçekleştirmiş; deneyimli, uluslararası eğitim ve sertifikalara sahip uzman psikologlar görev yapmaktadır.
Bu sitede yer alan yazılar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için kullanılamaz.
Zuhuratbaba Mah, Tevfik Sağlam Cd. Murat Apt. No:5/4 Dikilitaş Bakırköy / İSTANBUL
Telefon :
+90 (212) 570 2126
Mobil :
+90 (544) 570 2126
E-posta :
info@ elikapsikoloji.com
Elika Psikoloji Çalışma Saatleri :
Pazar - P.tesi - Kapalı
Salı - Cuma : 10:00 - 20:00
Cumartesi : 09:00 - 18:00
Bülten'e Abone Olmak İçin Lütfen E-posta Adresinizi Girin..
Copyright © 2022, Bu sitede yer alan tüm yazılı ve görsel materyaller www.elikapsikoloji.com sitesine aittir.
Bu site Ela Design® Yazılımları ile hazırlanmıştır.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz