Ben, Sen, Biz

Ben, Sen, Biz

Evlilikte bencilliğin zararları nelerdir?

Sen Ben Biz; Bencillik olarak nitelendirilen şeyler genellikle kişilerin eşlerini gözetmeksizin sadece kendi duygusal ihtiyaçlarını, isteklerini, kararlarını uygulanması olarak düşünülür. Bu açıdan bakıldığında eş kendi ihtiyaçlarının doyurulmadığını hisseder. Yaşanan bazı olaylar kişilere “Benim isteklerimi umursamıyor, ben onun için sadece hizmetçiyim, sadece para makinasıyım, hep aynı şeyi yapıyor demek ki beni sevmiyor ” gibi otomatik düşüncelere kapılmalarına sebep olur bu sebeple de kaçınma davranışları veya öfke patlamaları gibi davranışlar ortaya çıkar. Diğer yandan bencil olduğu düşünülen kişi de “onun isteği olunca da ben aynı şeyi hissediyorum, o yapınca bencil olmuyor da ben yapınca mı bencil oluyorum ” gibi söylem savaşına girerler. Fakat düşünülenin aksine önemli olan iki uç istekleri kapsayan bir yeni boyut yaratabilmektir.

Ben, Sen, Biz; Örnekle açıklamak gerekirse, bir peçete kutusunun ön yüzünü gören kişi size tarif ederken dikdörtgen ve ortasında seplak var der , diğer kişi de arka tarafı görür ve hayır dümdüz bir dikdörtgen ve kapalı der. Fakat peçete kutusu her iki yönü de kapsar. Önemli olan eşlerin her yönüyle farkındalık dünyasının gelişmesi, isteklerin altında yatan duygu ve düşünceleri farketmesi ve bütünü görebilmesidir. Bencillik bir ilişkiyi ne kadar zedeliyorsa, fedakarca davranıp kendi ihtiyaclarını yok saymak ta bir o kadar ilişkiye zarar verir. Bazen bencillik olarak adlandırılan şeyler gözükenin aksine içinde farklı anlamlar barındırırlar. Örneğin kişinin hep kendi istediği TV programını açması olayına bakacak olursak aslında tv bir sembol oluyor. Ve bu olay eşte bir ” benimle ilgilenmiyor, tv bile benden önemli, eskiden böyle değildi artık beni sevmiyor, vb..” Otomatik düşünceye sebep oluyor.

Her bir otomatik düşünce başka bir duyguyu ve davranışı ortaya çıkarıyor. Beni sevmiyor diye düşünen kişi duygu olarak öfke yaşıyorsa davranış olarak ta konuşarak duygu ihtiyacını almaya çalırken, kişinin içinde kopan fırtınaları ağlayamayan eş sadece davranışı görüyor ve bu da dırdır olarak karşı tarafa geçiyor. Ve karşı taraf ta kendince başka bir süreçyaşıyor ve ortaya bir kısır döngü çıkıyor. Bu sebeple bizler bencillik olarak adlandırılan davranışların altındaki döngüye bakarsak başka bir anlam ortaya çıkarmalıyız. Diğer bir açıdan bazen uyumlu olan eş sorun çıkmasın diye kendi ihtiyaçlarını söylemez ve eşini içten içe bencillikle suçlar. Belki de eşi onun düşüncelerinin veya o isteğin öneminin farkında bile olmaz veya söyleyince de bir inatlaşma olarak algılar. Sonuç olarak bencillik te, gericilik te ilişkiye zarar verir. Çiftlerin bağ kurmasını zedeler.

Bir bütün olarak yol arkadaşı olmaktan ziyade ilişkiyi bir güç savaşı içine çeker. Dolayısıyla bencillik veya fedakarlık kavramlarının sebepleri ortaya çıkarılıp doğru iletişim yöntemleriyle bu döngülerin üzerine gidilmesi gerekmektedir.

Kadın ve erkek evleninceye kadar ben ve sendir. Evlilikte hangi durumlarda ben ve biz olunur? Örneklerle açıklayınız

Ben, Sen, Biz;Aslında evlenmeden önce de bir biz vardır. Kişiler ayrı geçirdikleri zamanlarda kendi ihtiyaçlarını giderirken, birlikte geçirdikleri zamanı da biz kavramını beslemeye yönelik hareket ederler. Fakat bu bizin sınırları vardır. Sevgi, ilgi, övgü vb. İhtiyaçlarını gidermek üzere bir biz kavrMı vardır. Fakat bu kavramın içinde aileler, sorumluluklar, maddi sıkıntılar vb. Yoktur. Dolayısıyla evlilik bu kavramın sınırlarını genişletir ve kişilerin yeni bir sürece alışma dönemine girmeden önce direncine sebep olur. Çünkü yeni olan bizim dünyamıza ait olmayan herşey ilk başta direnç yaratır. Bu alışma ve yeni olan şey sanki kişinin kendi kişiliğini düzenini değiştirmesi gerektirdiği gibi bir his uyandırır.

Fakat evlilikte kişinin kendini değiştirmesi değil geliştirilen yeni bütün yaratması doğru olandır. Evlilik problemi ile gelen danışanlarda aslında önceki çok iyi yarattıkları biz kavramının, değişime karşı direnç sebebiyle ve ben sen olarak bakmaya başladıkları için zedelendiğini görüyoruz. Aslında evlenmeden önceki biz kavramını gayet iyi yürütüp evlilik kararı aldıkları aşikar.

Demekki evlilik için gerekli duygusal ihtiyaçlar doğru davranıldığındagiderilebiliyor. Fakat evlilik doğuştan gelen bir öğreti değil. Öğrenilmesi gereken bir kavram. Evlenince eşler ya anne babalarında sevdikleri davranışları yansıtıyor ya da sevmedikleri davranışların tam tersini uygulamaya çalışıyor. Asıl sorun burdan çıkıyor. Evlenmeden önceki yarattıkları biz kavramı, gelecekle ilgili hayaller ile yaşanılanlar farklı olunca kişiler kaygı yaşamaya ve yanlış anlamlandırmaya başlıyor. Dolayısıyle çiftlerin evlenmeden önceki biz kavramını beslemekadına çabalarına devam etmeleri, yeni olanı değişim değil gelişim olarak algılamalı ve evliliğin öğrenilmesi gereken bir kavram olduğunu bilmeleri gerekir. Bilmediğin, çalışmadığın bir sınavdan 100 almayı beklemek ne kadarhayal ürünüyse, biz olmayı öğrenmek adına çalışmamış kişilerin de evlilikten 100 almalarını beklemek hayaldir. Fakat bu durum başarı yada başarısızlık değil sadece farkında olup gerekli çalışmayı yapmamaktır.

Diğer bir açıdan aslında ben, sen, bizi anlamak için kavramları da düşünmek lazım. Kavramlar her insanın zihninde başkadır. Örneğin bardak dediğimde gözünüzde bir cisim belirir ama herkeste bu cisim farklıdır sadece ortak özellik isminin bardak oluşudur. Dolayısıyla kişilerin ben, sen, biz dendiğinde zihninde oluşan şekiller de farklılık göstermekte. Ve kimse kimsenin zihninde oluşani bilmemektedir. Asıl biz olma durumu kişilerin birbirlerinin zihnindeki şekilleri bilmeleriyle oluşur. Bu da doğru iletişim sağlanınca mümkün olur. Danışanlar çoğu zaman bu kavramların ne olduklarını bilmeyip zihinlerinde beliren düşüncelere göre hareket edebiliyorlar. Sadece birbirlerinin zihnini görüp farketmeleri bile biz olmaya yetebiliyor.

Genellikle çiftler yaşadıkları olaylar sonucunda zihninlerinde oluşan yanlış kurgular sebebiyle kaygı içinde yaşıyorlar, üstesinden gelme yöntemlerini de bilmedikleri için daha çok kaçıyorlar ve benleşiyorlar ve git gide biz kavramı kopuyor. 40 senelik eşimi bana mı anlatacaksın, ben onun ciğerini bilirim biz bir aile olamadık diyen çiftlerin bile olaylar incelendiğinde sadece davranışa odaklanıldığı için ben bu açıdan hiç görememişim inat sanmışım dediklerini çok duyuyoruz. İşte o zaman gerçekten Biz oluyorlar. Çünkü biz içinde hem beni hem seni içerir hale geliyor, bakış açıları değişiyor ve bunu bağlı olarak yeni ve olumlu davranışlar ortaya çıkıyor.

Başka bir örnek vermek gerekirse eşinin ailesiyle geçinemeyen kişiler aslında yaşanılan olaylarda kendilerini yalnız ve değersiz hissederken bir süre sonra eşi tarafından değer görme, önemsenme duyguları duygularını farkedip, doğru bir şekilde aktarması sonucu bu duygular beslendikçe eşinin ailesiyle ateşkes imzaladığını yada yeni yaşanan olayların yeni ve açıtmayan sonuçlar doğurduğunu görebiliyoruz.

Biz olmaya geçmeden önce ben olmayı bilmek önemlidir. Toplumda biz olmanın önemi üzerine durulur. Halbuki kişi kendisinin kim olduğunu, isteklerini, isteklerinin altında yatan sebepleri, şuanı ele geçiren geçmiş yaşantılarını, korkularını, endişelerini bilmeden karşısındaki kişiye kendini anlatamaz çünkü daha kendi de bilmiyordur. Böylelikle de biz olmak sen ve beni içine kapsayacak verileri elde edemez.

Her iki durumun da olumlu ve olumsuz tarafları nelerdir? &evlilikte ben ve biz olmanın olumsuz yansımaları (aynı soru)

İlişkide ben diye bakarsan hiç bir zaman bizi anlayamaz kişi. İhtiyaçlarını eşinden alamaz ve egosu zedelenir, duyguları incinir. Aidiyet duygusu gelişmez. Kendini hep yalnızlaştırır, diğerlerini ötekileştirir. Olumlu yanı çok yoktur. Kazanç var gibi düşünülse de aslında içinde yanlızlaşma, anlaşılamama gibi sorunlar içerdiğinden yine mutsuzdur. Bizden bahsederken dediğim gibi önce bizden ne anladığına göre durum değişir. Eğer doğru olan sen ve beni içeren bizden bahsedersek Biz olmanın olumlu yanları saymalar bitmez. Aidiyet duygusu oluşur, kişinin yaşam amacı oluşur, hayatın anlamı olur, “sevilme, değer görme, önemsenme, yüceltilme vb.” İhtiyaçları giderilir, huzurlu mutlubiryaşam sürer.

Dediğim gibi bu kavram öğrenilmez ve yanlış bilgilerden kaynaklı olarak gerekilen davranışlar gösterilmezse olumsuz bisürü şey çıkar ortaya ama bu bizin olumsuzlukları değil bizi tanımamak ve öğrenmeye de çalışmamakla alakalıdır. İlişkiye “ben kazanacağım diye bakarsak diğeri kaybeden olur ama sonuçta kaybeden asıl ilişki olacağından iki kişi de kayıp verir.

Kişiler ben iken bir sandaldadır ve iki kürekte elindedir dolayısıyla kürekleri eşit şekilde çektiğinde sandal düz gider. Ne zamanki biz olunur o sandal artık iki kişiliktir ve kürekler paylaşılır. Bir kişi küreği tek başına çekmeye çalışırsa diğer kişi yavaş yada hiç kürek çekmezse sandal kendi etrafında dönmeye başlar. Mühim olan ben bu sandalı götüremiycem deyip küreği atmak değil, senkronize kürek çevirmeyi nasıl öğrenirim sorusunun cevabını aramaktır.

Biz olmanın sınırları nelerdir ?

Burda sınır kelimesinden ne beklendiği çok önemli. Biz kelimesine ben ve senden ayrı bir kavram olarak bakarsak, kişilerin kendinden bişeyler feda etmesi gerekir ama bunun sınırı olmalı gibi bir anlam da çıkabilir ve bu başlı başına hata olur. Daha önce de bahsettiğim gibi biz beni ve seni de kapsayan bütün olmalı. Kişilerin birbirlerinin özel ihtiyaçlarını farkedip bunlara farklı anlam yüklememeli. Bu ihtiyaçlara ortak ne yapılabilinir bunun üzerine konuşulmalı. Evlenmeden önce birbirlerini besledikleri gibi evlendikten sonra da beslenmeli. Kişilerin kişisel ihtiyaçları bencillik ve bizi zedeleyen değil sanıldığının aksine ilişkiyi besleyen birşey olduğu bilinmelidir.

Dolayısıyla biz olmak benden vazgeçmek demek değildir ve bu açıdan bakıldığında sınıra ihtiyaç duymaz. Ama genellikle kişiler hep birlikte mi hareket edicez kendi ihtiyaçlarımı yok mu sayılamadı olarak duruma bakarsa buna bağlı olarak sınır ihtiyacı hissederler. Evlenmeden önce ilişkiyi beslemek adına çiftler birlikte baş başa vakit geçirir, yardımcı olur, dinler, hobileri paylaşır vb…

Evlendikten sonra ise yeni düzene alışmaya çalışırken daha önceki pozitif ilişkiyi besleyen davranışları bırakıp ödemelere, haklı haksıza, çocuklara, işlere odaklanırlar ve ondan sonra ilişki zedelenmesiyle birbirlerini yıpratıyorlar ve kendi ihtiyaçlarını kendileri bile yok saymaya başkıyorlar ve bir süre sonra sınır ihtiyacı doğuyor. Fakat doğru hareket edilip duygusal ihtiyaçlar giderilirse bir sınır beklentisi de olmaz.

Başta sevgi olmak üzere vefa,sadakat gibi konular sebebiyle biz olmaya meyili oluyoruz. Bunun ölçüsü de olmalı?

Aslında sevgi, vefa ,sadakat sebebiyle meğilli olmuyoruz. ilişkiye birlikte kişiler yoğun şekilde önemsenilme, değer görme, yalnızlıktan kurtulma, ait olma, güven temeli oluşturma gibi ihtiyaçlarını almaya başladıklarından mutlu okuyorlar dolayısıyla biz olma eğiliminde oluyorlar. Sevgi, sadakat, vefa kavramları bu noktadan sonra oluşuyor. Ne zamanki ilişki çatırdamaya başlıyor, işte o zaman ilişkide kalma sebebi sevgi, sadakat , vefa oluyor.
Diğer bir yandan hayat zaten başlı başına seçimlerle dolu bir süreçtir. Seçimlerimizi farkındalık sonucu bilerek yaparsak fedakarlık olarak, vefa olarak görülmez ilişkiye yatırım olarak görülür. Örneğin çocuk sahibi olmak ta bir seçimdir. Kişi bu sürece hazır mı , hazır olmasını engelleyenler neler, sonraki karşılaşacağı durumlar neler, bu durumda yapması gerekenler neler önceden bilirse bu durum ilişkiye yatırım olarak görülür, beni hiçe saymak olarak görülmez.

Konuyla ilgili tavsiyeler

Öncelikle beni anlamak, tanımak gereklidir. Siz isteklerinizi farketmezseniz bunları farklı şekillerde almaya çalışırsınız ve alamazsınız. Belki de kendinizce uyguladığınız yöntemler yanlıştır.

Biz olmak demek kendini hiçe saymak değildir. Ben, seni içeren yeni bir dünyadır fakat bu yeni dünyada bilmediğikleriniz sebebiyle uygulama hatası yapıyorsunuzdur. Evlilik doğuştan gelen içgüdüsel bir yetenek değil öğrenilmesi gereken birşeydir.

Mevlananın bir sözü vardır. Beni anlamak için benim giydiğim botları giymeli, benim takıldığım taşlara takılmalısınız diye. Çok doğru. Öncelikli olarak hem kendi geçtiğiniz yolları farkedip doğru aktarıp, sonra da birbirinizin yollarını öğrenmelisiniz ki biz olabilesiniz

Not: İsim vermeden dahi olsa danışanın onayını almadan sürecimiz etik ve yasal olmadığından genel örnekler üzerinden gitmeye çalıştım )