Ergenlikteki Çocuğunuzdan Mektup Var!
Ergen Çocuğu Olan Anne Babalara!
Ergenlikteki çocuğunuzdan mektup var!
Ergenlik dönemindeki çocuğunuzla iletişim kurmanın o kadar da kolay olmadığını tahmin ediyoruz. Elbette bunun birçok nedeni vardır ama bu nedenlerden birisi şu olabilir: Kendi gelişiminizin en zor dönemini unutmak isteyişiniz. Ergenlik döneminin getirdiği belirsizlikleri, ani yükselme ve alçalmaları, büyük değişimleri, artan sorumlulukları, kimlik çatışmalarını ve o dönemde kendinizi nasıl hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?
Sizce ergenlik dönemindeki çocuğunuz içinden geçenleri anlatmak için bir mektup yazsaydı, bu nasıl bir mektup olurdu? Çocuğunuz nelerden bahsederdi, sizden ne isterdi?
Bu sorulara cevap veremiyoruz ama bu seferlik çocuğunuz yerine biz size ergenlik döneminin acılarını ve neşelerini hatırlatacak bir mektup yazdık, okuyacağınızı umuyoruz.
“Sevgili ailem,
Zaman zaman konuşmakta ve birbirimizi anlamakta zorluk yaşadığımızın farkındayım. Kafamı kurcalayan ve size anlatmak istediğim şeyleri paylaşmak için bu mektubu yazıyorum.
Şu an bir çatışmanın içerisindeyiz ve benim bu çatışmaya ihtiyacım var. Bunu nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama deneyeyim: Şu an sizden nefret etmeye ve sizin bu nefretle yıkılmadığınızı görmeye ihtiyacım var. Ödevlerimi yapmamam, odamın dağınıklığı, eve geç gelmem ya da kötü arkadaşlarım hakkında çatışıyor olabiliriz hiç fark etmez; sizinle çatışmaya ve bu çatışmanın sonunda hepimizin hayatta kalabildiğini hissetmeye ihtiyacım var. En sinir bozucu halimle hatta sizi sevmiyormuş gibi görünürken bile sevilebileceğimi hissetmeye ihtiyacım var. Olumsuz duyguların her zaman bir ilişkinin sonunu getirmeyeceğini görmeye ihtiyacım var.
Her şeyden önce bu dönemin benim için de zor olduğunu bilin lütfen. Vücudum hızla büyüyüp gelişiyor ve görünüşüm öyle bir değişiyor ki bazen aynaya baktığımda ben bile şaşırıyorum. Hayatım yepyeni bir boyut kazandı: yeni heyecanlar, yeni arkadaşlar, yeni meraklar, yeni düşünceler, yeni beklentiler, yeni hedefler… Her gün kim olduğumu keşfetmeye çalışıyorum ve sanırım buna kimlik oluşturma deniyor. Ben kimim? Nelerden hoşlanırım? Gelecekte nasıl biri olmak istiyorum? Güçlü ve zayıf yanlarım neler? Beni ne mutlu eder, ne üzer? Bu hayattaki rolüm ne? Bunlar kafamı kurcalamaya başlayan sorular ve ben bunların cevaplarını bulmayı deniyorum.
Sizin gözünüzde hep çocuk olarak kalacağım galiba ama ben büyüyorum. Çocuk olmak çok güzeldi ve muhtemelen epey özleyeceğim ama yetişkin olmak için de sabırsızlanıyorum. En son doğum günümde bana artık büyüdüğümü söylemiştiniz, hatırlıyor musunuz? Tamam, kabul ediyorum, henüz yetişkin değilim ama lütfen yılın geri kalanında sanki hala 9 yaşındaymışım gibi davranmayı bırakın.
Mektubun kalanını okumaya devam etmeden önce sizden yapmanızı istediğim ufak bir şey var:
Hadi şimdi bulunduğunuz odanın kapısına gidin. Bir ayağınızı odaya diğerini ise dışarıya uzatın ve birkaç dakika kadar öylece bekleyin. Ne odada ne de dışarıda olmak, arada öylece kalmak çok sinir bozucu değil mi? Şu sıralar hayat benim için tam da böyle… Bir ayağım hala çocukluktayken diğer ayağımla yetişkinliğe adım attım ama hala ikisinin arasında bir yerdeyim.
Bazen çocuk gibi hissediyorum ve size ihtiyaç duyuyorum. Bazen de size karşı muhalif bir meydan okuma içine giriyorum. Pek hoş olmadığını biliyorum ama bu doğal bir şey değil mi? Size meydan okuduğumda biraz korktuğumu kabul etmem gerek… Ama ne kadar korksam da içten içe biliyorum ki kendi ayakları üzerinde durabilen bir yetişkin olabilmem için bazen size bile karşı gelmem gerekiyor. Eğer şimdi kendi kararlarımı almayı ve uygulamayı öğrenmezsem ileride daha çok zorlanırım. Hala sizin yanınızdayım; bana izin verip destek olacak ya da tehlike ihtimaline karşı beni sınırlayacak gücünüz var.
Bakın, bu süreç hiç kolay değil, emin olun. Bana seçeneklerimi ve olası sonuçlarını hatırlatın ama siz ne kadar hata yapmamı önlemeye çalışsanız da ve ben ne kadar hata yapmamaya çalışsam da bazen hata yapmaya devam edeceğim. Siz de aynı yollardan geçmişsinizdir, beni korumak istiyor olabilirsiniz ama bırakın ben de o yolda biraz dolaşıp geri dönmeyi öğreneyim. Beni sonsuza dek her şeyden korumanız imkânsız. Olumsuzluklarla ve hayatın acılarıyla karşılaştığımda bunlarla nasıl başa çıkabileceğimi öğrenmem gerekiyor. Her ne kadar kabul etmek istemesem de biliyorum ki sizin anlayışınız ve sağladığınız emniyet sayesinde birçok şeyin üstesinden gelip hem bu dönemin keyfini çıkarabileceğim hem de ileride sorumlu bir yetişkin olabileceğim. Sizinle inatlaştığım oluyor ama yine de bana anlayışlı davranmaya devam edeceksiniz, değil mi?
Davranışlarım sizi her zaman mutlu etmiyor olabilir; böyle zamanlarda bana seçenekler sunun ya da alternatif seçenekleri kendi kendime bulmama imkân sağlayın. Mükemmel biri değilim, mükemmel olmak da istemem. Zayıf yanlarım varsa bunları benim yüzüme vurmayın, onun yerine bunları nasıl biraz daha güçlendirebileceğime dair çözüm arayalım. Güçlü yanlarım var, biliyorum. Güçlü yanlarımı siz de görün ve az da olsa takdir edin istiyorum. Benim yerime benim için hedefler belirlemeyin, ben kendi hedeflerimi belirleyip onlar için gereken çabayı gösterebilirim, siz bana rehberlik edin.
Bana bir şey soruyorsanız bunu cevaplamama izin verin. Bırakın kendimi ifade edeyim, konuşmamı bölmeden beni dinleyin ve anlamaya çalışın. Beni anlamanıza ihtiyacım var. Sizce bana ahkâm kesmeniz iyi bir fikir mi? Gerçekten işe yarayacağını düşünüyor musunuz? Kötü şeylerden uzak durmamı tekrarlayıp durmak yerine beni iyi şeyler yapmaya teşvik edin. Bana nasihat ederken sizi dinlemek çok sıkıcı… Hele bir de bazen “Sen bana bakma, benim dediğimi yap.” diyorsunuz ya, işte bunu demenizden nefret ediyorum. Mesela daha siz kendiniz sağlıklı beslenmiyorken bana fast-fooddan uzak durmamı söyleyince biraz tuhaf olmuyor mu? Mükemmel olmanız gerekmiyor bana örnek olun yeter. Eğer siz benim rol modelim olmayacaksanız kim olacak?
Lunaparktaki trenlerden birinde gibiyim: Duygularım dalgalanıyor, bir an kendimi tepede hissederken ansızın aşağı iniyorum, karşıt tepkiler veriyorum. Lütfen beni düzeltmeye çalışmayın. Kendimi kötü hissediyorsam bu benim üzüntüm. Bununla başa çıkabilmem gerek. Sizi mutlu eden her şey beni de mutlu etmek zorunda değil, ben sizden ayrı bir bireyim, sizinle her sevinci paylaşamayabilirim. Yanımda olun, şimdilik bu yeterli.
Kiminle nerede olduğumu sorduğunuzda verdiğim cevaplarla bazen sizi çıldırtmama ramak kalıyor, öyle değil mi? Artık özel hayatımın sınırlarının biraz daha farkındayım ama siz yine de sormaya devam edin, olur mu? Tabii beni bunaltmadan Aslında bunları beni önemsediğiniz için sorduğunuzu hissediyorum ve bu bana iyi geliyor ama hesap vermekten pek hoşlanmıyorum. Bazen de bana günümün nasıl geçtiğini soruyorsunuz… Bir anım bir anıma uymuyor ki, hangisini anlatmaya başlayayım? Ben de kolay olanı seçiyorum ve “iyiydi” diyip geçiştiriyorum. Bana o gün harika bir şey yaşayıp yaşamadığımı, zorlu bir durumla karşılaşıp karşılaşmadığımı, keyifli bir şey yapıp yapmadığımı sorun mesela. Tamam, size doğru düzgün cevap vermek yerine elimdeki telefonla oyalanmaya devam ederim muhtemelen ama olsun, siz yine de bir deneyin bence çünkü ben de diğer yaşıtlarım gibi zamanla kişilerarası becerilerimi geliştirmek istiyorum.
Kişilerarası beceriler demişken… Cinselliğe dair meraklarımı yargılanmadan keşfetmeme izin verin. Cinselliğin bastırılmaması gereken bir hediye olduğunu ama hayatın her alanında olduğu gibi bu alanında da sınırlarımın olması gerektiğini öğretin. Bana saygılı davranın ki öz saygım gelişsin ve başkalarının bana saygı göstermeleri gerektiğini bileyim.
Bana güvenin, inanın. Siz bana sorumluluk verdikçe ben zamanla daha fazla sorumluluk alabilmeyi ve bunları yerine getirebilmeyi öğreneceğim. Bana alan bırakmak ve sorumluluk vermek sizin için pek kolay değil galiba… Bana verdiğiniz her sorumlulukla bağımsızlığım biraz daha güç kazanıyor ve bu da sizin kontrolünüzü azaltıyor ya, bu biraz ürkütücü mü? Bana güvenmeyi deneyin. Her seferinde üstesinden gelemeyebilirim ama tekrar deneyebilirim. Benden vazgeçmeyin. Kendinizden vazgeçmeyin. Bazen sizi kırıyorum, öfkelendiğimde üzücü şeyler söyleyip tüm olumsuzlukları yüzünüze vuruyorum ama sizin kendinize inanmanıza ihtiyacım var. Ne olursa olsun yanımda olacağınızı, her isteğimi değil ama ihtiyaçlarımı karşılamak için elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağınızı, tüm zorluklara rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu bilmeliyim.
Sizi seviyorum. Bunu söylemesem ya da belli etmesem de hatta bazen aksini iddia etsem de sizi seviyorum ve sizin de beni sevdiğinizi biliyorum. Benim için zor bir süreç ve farkındayım sizin için de kolay değil ama lütfen kapıda nasıl durduğunuzu ve bunun sizi ne kadar rahatsız ettiğini unutmayın. Ben o kapı aralığındayım.
Sevgili ergeniniz ”