Hayır Diyemiyorum!

Hayır Diyebilmek!

Toplumsal, ailesel baskı, değer, inanç ve öğretiler sonucu çocuklar; itiraz etmemeyi, uyum sağlamak, onaylanmak adına “Evet” demeyi öğrenirler. “Hayır “ demenin saygısızlık, itaatsizlik, söz dinlememe, karşı gelme, uyumsuzluk olarak değerlendirildiği çevrede yetişmek “hayır” demeyi zorlaştırır.

Kendimizi Korumak, Stresten Kaçınmak için; HAYIR

Çocukken hayır demek kolaydır. İçten gelen bilgi ile çocuk seçim yapar. İstediğine
Evet”, istemediğine “hayır” der. Ve bunun üstünde düşünmez.
Toplumsal, ailesel baskı, değer, inanç ve öğretiler sonucu çocuklar; itiraz etmemeyi,
uyum sağlamak, onaylanmak adına “Evet” demeyi öğrenirler. “Hayır “ demenin
saygısızlık, itaatsizlik, söz dinlememe, karşı gelme, uyumsuzluk olarak
değerlendirildiği çevrede yetişmek “hayır” demeyi zorlaştırır. İçten gelen “hayır”,
hemen dıştan bir “evet” e dönüşür. İç ve dış arasındaki uyumsuzluk gerilim,
önemsizlik, değersizlik, çaresizlik olarak benliğe yerleşir. Özetle; durum ve
başkalarını düşünerek; onay, sevgi, saygı, vb, beklentilerimiz sonucu kendimizi geri
plana atarsak “sen değerlisin ben değersizim, sen ve durum önemli ben
önemsizim…” örtük mesajını hem kendimize hem de karşı tarafa vermiş oluruz.

“Evet” dediğimizde ne oluyor?

“Herkese EVET Derken Dikkat Edin! Sakın her defasında kendinize HAYIR
Diyor olmayasınız” diyor Paulo Coelho.

“Evet” denildiğinde anlık ödüller söz konusu olabilir. Kaybetme endişemiz kısmen
yatışabilir. Kendimizi “sevilen, değerli, önemli, saygıdeğer biri” olarak yanılsamalı
biçimde algılayabiliriz. Olası saygı, olası sevgi, olası önemli olma ihtiyacımızı
karşılamış gibi düşünebiliriz. Yanılsama içinde gerçeği göremeyiz. Olası kayıpları
önlemiş olmanın rahatlığı uzun sürmez. Sonrasında içimizdeki “hayır” diyen taraf
sesini yükseltir.

Keşkeler, pişmanlıklar, öfke ve kızgınlıklar bazen kendimize bazen karşı tarafa
yönelir. Ancak yaşanılan öfke ve kızgınlığın dile getirilmesi de mümkün olmaz
çoğu kere. İçerde bir yerde duygusal olarak sıkışıp kalırız. Duygularımızı
bastırmaya çalışırız. “dişlerimi sıkıyorum.” Deriz. Sonuçta anlık saygı, anlık önem,
anlık değer beklentileri sonucunda “Evet” dediğimiz şeyler, uzun vadede bizim
özsaygımızı, öz değerimizi, özgüvenimizi kaybetmemiz gibi bir sonuca gider.

Buradaki diğer bir yanılgı da; “eğer başkalarını memnun edersem, onları mutlu eder,
isteklerine evet dersem, bana değer verirler. Beni o zaman severler.
Önemsenirim…” biçimindeki varsayımdır. Eksikliğini yaşadığımız önemlilik,
değerlilik ve sevilebilirliğe dair özlemlerimizin dışardan karşılanacağı düşüncesi
bizi “Evet” demeye mecbur bırakır. Gerçekte ne kadar çok evet kullanırsak o denli
kendimizi değersizleştiririz. Arz ne kadar çok oluşa,piyasa değeri o kadar düşer.

Evet demek alışkanlık haline geldiğinde ne olur?

Alttan alma, idare etme, durumu kurtarma olarak tarif edebileceğimiz bu tür başa
çıkışlar zamanla öz değer kazanımızı boşaltır. Depresyon, hayal kırıklığı, öfke
kontrol sorunları, kaygı bozuklukları, ilişki sorunları, cinsel isteksizlik, iletişim
problemleri gibi ciddi sorunlar karşımıza çıkar. Özellikle kadınlar, sağlık
çalışanları bu noktada risk altındaki en önemli gruptur. Ruhsal sorunlarının
yanında pek çok bedensel sağlık sorunlarından da söz etmek gerekir “Hayır”
demekte zorlanıp, kendini geri plana atan insanlarda; bel ve boyun fıtığı, varis,
solunum sorunları, mide barsak sorunlarından söz etmek mümkündür.
Öz değer, özsaygı, özgüven bizim ruhsal dengemiz için vazgeçilmezdir. Kendi
ruhsal dengemizi korumak için “Hayır/Evet” dengesini bulmaya ihtiyaç vardır.

Hayır diyerek kendimizi var edebilir ve koruyabiliriz.

İnsanların bize nasıl davranacakları, bizim onlara kendi sınırlarımızı ne kadar
iyi çizdiğimizle ilgilidir. Sürekli Evet diyorsak, benliğimizin sınırlarını çok geniş
tutuyoruz demektir. Kolaylıkla benliğimiz istismar edilebilir. Oysa Evet/Hayır
seçeneklerini etkili kullanırsak, insanlar bizim sınırlarımızı dikkate alır. Nerede
durup, daha sonrası için neyi isteyebileceklerini bilirler.

“Hayır” diyebilmek için kendi sorumluluğumuzu üstlenmemiz çok önemli. Kendi
sorumluluğumuz derken; isteklerimiz, kendimizden, başkasından, hayattan,
kurumlardan, otoriteden beklentilerimiz, özlemlerimiz, ihtiyaçlarımızdan söz
ediyoruz. Biz, birey olarak önce kendimize karşı sorumluyuz. Kendimizin farkında
olmamız gerekir. Kendi ihtiyaç ve beklentilerinin farkında olan biri; karşı taraftan
gelen talepleri, beklentileri kendi süzgecinden geçirebilir. Kendisiyle bağlantıdan
olan biri içinden gelen “hayır” sesini duyup, sahip çıkabilir. “Kendimize Evet,
Dışarıya Hayır” deme gücünü kendimizle olan bağlantıdan, farkındalıktan alırız.

Bazen Evet, Bazen Hayır Diyebilmek İçin…

“Kendimize Evet dışarıya Hayır” diyebilmek; bizim için önemli, vazgeçilemez olan
ve vazgeçilebilir olanları belirlemekten geçer. İçsel muhasebeyi yaparak, kendimize
sınırlar çizmek, Hayır/Evet seçeneklerini etkili kullanmayı kolaylaştırır. İçsel
muhasebede; kendim için neler önemli? Ben şu an evet dersem ne olur? Hayır
dersem ne olur? En kötü neyi kaybedebilirim? Neyi kaybetmeye razı gelebilirim?
İçimden hayır demek geliyor ama eğer evet dersem; başka zaman o da bana hayır
derse?

Seçim yapma hakkımızı kendimize hatırlatmak “Hayır” diyebilmeyi
kolaylaştırabilir. Kendimize esnek olma iznini verebilmek, üzerimizdeki baskıyı
azaltır. Hep evet demek zorunda mıyım? Bazen evet, bazen hayır dersem ne olur?
Ara sıra hayır diyebilir miyim? Hayır dersem, en kötü ne olabilir? Bu tür içsel
konuşmalar yapmak gerekebilir.

Yapıcı Hayır İle Sürekli Haklı Çıkmaya, Reddetmeye Yönelik Hayır
Arasındaki Çizgiyi Ayırt Etmek Nasıl Mümkün Olabilir?

Sıklıkla “Evet” demek dayanılabilir bir durum değildir. Sürdürülemez. Tüketir.
Keza sıklıkla “Hayır” demekte, durum ve başkaları açısından tahammül edilebilir
olmaz. Sosyal bir varlık olduğumuz için başkaları ile ilişkileri de gözetmek
zorundayız. Çok sıklıkla başkalarına “hayır”, kendimize evet dediğimizde bir süre
sonra ciddi bir yalnızlık, reddedilme, dışlanma gibi sosyal ve ilişkisel problemler
yaşarız.

Kilit nokta; sürdürülebilir, tolere edilebilir olanı araştırmak ve bulmakla çözülebilir.
Hazır bir reçeteden çok anın farkında olarak; Evet ve Hayır demenin o anda nasıl bir
işleve sahip olduğunu anlamaya çalışmak işe yarar.

Hayır diyebilmek için; Öneriler

“Hayır” kelimesi çoğu insana sert gelir. İncitici, olumsuz olarak algılanır. Nezaket
ve saygıya, üsluba, jest ve mimiklere dikkat edilerek cevap verildiğinde karşı taraf
için incitici olmaz. “Hayır” denilen şeyin kendi kişiliği olmadığını, sadece isteğinin
olumlu karşılanmadığını görebilir.

“Hayır” demek çoğu insan için oldukça zor olduğundan, sözü dolandırırlar.
Gereksiz açıklamalar yaparlar. Aslında bu tutum karşı taraf için daha dolambaçlı
olup yanlış anlamalara, gereksiz hayal kırıklıklarına yol açar. Bu nedenle risklidir.
Sözü fazla dolandırmadan, gereksiz açıklama yapmadan, kısa, net,
olabildiğinde yalın biçimde “hayır” denmelidir.

Yargılayıcı, eleştirel, küçük düşürücü davranış ve tutumlardan kaçınarak; kişiye
olaya, beklentiye yaklaşmak gereklidir. “ bu ne biçim istek, böyle bir şey nasıl
istenir, nasıl böyle bir istekte bulunuyorsun anlamadım…”

“Hayır” dememek adına bu tür yargılayıcı yöntemler, özsaygıyı zedeler. Kişinin
isteğinin doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız olmasını tartışmak işe yaramaz.
“Ben Dili” ile yorumdan uzak durarak; kendimiz ve durumla, koşullarla ilgili bilgi
vermek “Hayır” demeyi kolaylaştırır. “ … isteğinizi duydum, haklısınız, ancak
bunu düşünmem gerek… benim kendi başıma böyle bir karar vermem mümkün
değil. Bunu yöneticilerimle de görüşmem gerekebilir. İsteğinizi yapmak isterdim

fakat benim de hesap vermek, kurallara uygun davranmak gibi sorumluluklarım var.

Üzgünüm, isteğinizi yapamıycam…

” Hayır diyebilmek için bazen kurallardan,yasadan, sorumluluklarımızdan güç alabiliriz.

Bizden bir şey istendiğinde bunu “benden yemeğimi bitirmeden kalkıp telefon etmemi

istiyorsun…. Raporu hemen yazmamı istiyorsun?” … türünde yansıtma cümleleri ile

konuşmaya başlamak işe yarar. Karşımızdaki insan bu tür yansıtmalarda i

steğinin yersizliğini fark edebilir.

Bizden istenen şeyle ilgili olarak yansıtma yaptıktan sonra o konudaki
duygularımızdan, hislerimizden, kendimizi nasıl hissettiğimizden söz edebiliriz.
Özellikle aile ve arkadaş çevresiyle ilişkilerde bu yöntem işe yarar. “Eğer benden
istediğin… şeyi yaparsam, kendimi kötü ve gergin hissedeceğim. Onu yaparsam çok
yorulacağım, …işimi bitiremeyeceğim…. Böyle olmasını istemiyorum,
üzgünüm…”

İstek ve beklentiler söz konusu olduğunda karşı tarafa; bazen seçenek sunmak işe
yarar. “İzin konusunda sizin için yapabileceğim bir şey yok, fakat belki vardiyanızı
değiştirebiliriz… Size bu konuda yardımcı olamayacağım, üzgünüm ama belki şu
konuda yardım edebilirim…”

Bazen şartların olgunlaşmasını beklemek gerektiğini bilerek; “şimdi, şu aralar ortam
müsait değil ama belki bunları sonbahara doğru yeniden gözden geçirebiliriz…”
zamana bırakmak gerekir.

Kendi önceliklerimiz olduğunu bilip, kendimize hatırlatmak “Hayır” demeyi
kolaylaştırır. “… acilen istiyorsunuz ama benim dinlenme zamanım… şu an size
evet demeyi isterdim fakat kızımla film izliyorum… sizi anlıyorum ama benim şu
an çıkmam gerek… sonra bakabiliriz…”

Araya zaman koymak… Bizden bir şey istendiğinde hemen cevap vermek zorunda
olmadığımızı bilmek ve kendimize hatırlatmak işe yarar. Talepkar olan insanlar
genellikle anında karşılık verilmesini isterler. “Ne olacak canım, tamam desen, 5
dk’lık bir iş, yapıversen ölür müsün?” Tuzak içeren bu tür durumlarda derin bir
nefes almak, durmak bazen de sadece kararlı bir jest ile karşılık vermek işe yarar.
Olumsuz anlamda kafa sallamak, bakmak, sessiz kalmak…
“Hayır” diyebilmek için zamana ihtiyacımız olduğunu bilmek ve kendimize
hatırlatmak gereklidir. “istediğin şeyin farkındayım ancak bunu düşünmek, yapmak

için zamana ihtiyacım var. Şimdi çok uygun bir zaman değil. Bana sonra yine
hatırlatın lütfen…”

İki olumlu cümle arasına, “hayır” anlamına gelen bir cümle yerleştirerek cevap
verme yöntemi.” Sözünü ettiğiniz konuda haklı olabilirsiniz. İyi bir noktaya işaret
ediyorsunuz. Ancak şu an için sözünü ettiğiniz şeyi yapmam mümkün görünmüyor.
Belki daha sonra bu konuyu tekrar ele alabiliriz…” Bu yönteme “sandviç yöntemi”
denmektedir.

Bir şey istendiğinde, istenilen konu, olay hakkında daha fazla bilgi, detay talep
edilebilir. Dürtüsel, anlık isteklere açıkça hayır demeye bile gerek kalmadan karşı
tarafın isteğinde ne kadar samimi, kararlı ya da gerçekten ihtiyaç içinde olup
olmadığını anlamayı sağlar. Bir kez talep etti ve siz de daha fazla bilgi istediğinizde
karşı taraf beklentisinden vazgeçebilir.

Bazen çatışma ve gerilim olabileceğini bilmek ve kendimize hatırlatmak,
çatışmayı göze almak “Hayır” deme gücünü verebilir. Çevre ile ilişkilerinde
“hep almaya” alışmış, kurallara ve sınırlara uyum yapma becerisi yeterince
gelişmemiş olan insanlara hayır dendiğinde; çatışma/gerilim olmaması imkansız
gibidir. Bu tür insanlar istedikleri olmadığında küsebilir, sizi suçlayabilir, kızgın ve
reddedici tutumlar geliştirebilirler. Şiddetli duygu ve tutumlarla sizi köşeye
sıkıştırıp, istediklerini elde etmeye çalışabilirler. Çocuk ve ergenlerde bu tür
davranışlar daha sık görülebilir. Ancak kararlı durduğunuzda daha sonra aynı
şekilde sıkıştırılma olasılığını azaltmış olursunuz.

İşyerinde de pasif agresyon denilen küsme, kırgınlık, görmezden gelme, arkadan
konuşma (dedikodu) saygısız davranışlarla karşılaşıla bilinir. Hayır dediğimiz için
bize kendimizi “kötü, sevilemez, değersiz, acımasız, gaddar, bencil… biri” olarak
hissettirmek isteyebilirler.

İşte bu noktada; karşımızdaki kişinin bizi nasıl gördüğü mü önemli? Yoksa
benim kendimi nasıl gördüğüm mü önemli? Sorusunu sormak gerekli. Ve
kendimize karşımızdaki kişinin, bizi kötü biri olarak görmesine katlanma iznini
verebilmek kilit noktadır. Kendimiz hakkındaki inancımız, özsaygımız, öz
değerimiz, özgüvenimiz bizi dayanıklı ve sağlam biçimde ayakta tutmaya yardım
eder. Huzurlu bir yaşam için HAYIR diyebilmeye izin verelim.